“FAİZ”İN YÜKSEĞİ VE NORMALİ NASIL BELİRLENECEKTİ?
Konuya bir girişle başlayalım…
Bir kişinin veya ekibin gerçek ayarını şu iki şey en net şekilde ortaya çıkarır: Biri, imkân ve fırsatları yokken gösterdikleri olgun ve onurlu SABIR; diğeri, her türlü makama ve iktidara kavuşmuşken takındıkları vakur ve sorumlu TAVIR’dır. Sık sık sözlerini, vaatlerini ve tevbesini bozup hatalarını tekrarlamak, akli ve ahlaki bir zaaftır ve insanı laçkalaştırıp münafıklığa taşıyacaktır. Tevbe ve istikametinde, sözlerinde ve sadakatinde sebat göstermek ise, insanı imanen ve vicdanen doyuma (itminana) ve dolgunluğa ulaştıracaktır. Şu imtihan dünyasına ve onun fırsatlarına, nefis penceresinden ve dünyanın içinden bakanlar, bunları gözünde büyütüp kutsallaştırmaya başlayacaklardır. Ama dünyaya yukarıdan ve uzaydan, ya da gönül fezasından bakanlar ise, o zaman bu dünyanın aslında çok küçük ve düşük (den’i=dünya) olduğunu anlayacaklardır.
Ve hele, yeryüzünde harika eserler ve görüntüler arayan insan, en büyük yaratılış harikasının, en mükemmel ve muhteşem Rabbani fabrikanın kendisi olduğunun ve ahirette hesap vermek üzere sorumlulukları bulunduğunun farkına ne zaman varacaktır!?
İnsanların nerede aradıklarından ziyade, neyi aradıklarına bakmak lazımdır. İslami kılıflar ve sloganlar arkasında, nefislerinin sinsi ve siyasi arzularına ulaşmaya çalışanlar, en tehlikeli ve tahripçi insanlar olup çıkacaktır. Ama kendisi gibi herkes için de hayrı ve huzuru arayanlar ve bu amaçlarına ulaşmak için İslami ve insani metotları ve araçları kullananlar, barış ve bereketin kutlu yolcularıdır. Belki bunların bir kısmı aradıklarına ve arzuladıklarına bu dünyada ulaşamayacaklar, ama vicdani huzur ve onur içinde yaşayacaklardır. Ve unutulmasın ki, kutlu hedeflerine ulaşanlar ise, sadece arayanlar ve umutla yola çıkanlardır.
Şu gerçeği de kesinlikle vurgulamamız lazımdır ki; Onu aradığında ve tabi emredildiği ve öğretildiği şekilde ulaşmaya uğraştığında, kesinlikle kavuşacağına garanti verilen tek ve en büyük gerçek ise, Cenab-ı Hak’kın rızasıdır. Bu arada atalarının veya tarikat ve cemaat üstatlarının dindarlıklarını anlatıp bununla kurtulacaklarını sananlar da, babalarının ve başkalarının yedikleri lokmalarını konuşmakla, kendi karınlarının doyacağını sanan zavallı takımıdır.
Makalenin Tamamı İçin Tıklayınız