1970’li yılların ikinci yarısında katıldığımız Erbakan Hocamızın özel sohbet ve seminerleri sırasında, not aldığım: küçücük defterimin baş tarafına ilmi ve insani hikmet ve öğütleri, son kısmına ise, tespit edip yazabildiğim kadar, bunlarla ilgili ayet ve hadisleri yazmıştım. Sürekli yanımda taşıdığım ve okuyup feyiz aldığım bu not defterimi bir ev değiştirme sırasında kaybetmiştim. Yaklaşık yirmi yıl sonra, kütüphanemi düzenlerken ona yeniden ulaştım.
İşte, Aziz Hocamızın hikmet ve hakikat derslerinden aldığımız bazı notlar:
“İslam, bizim zamanımıza ve arzularımıza uymaya mecbur değildir. Herkes ve her şey İslam’ın adalet ve saadet prensiplerine uymakla mükelleftir. Çünkü İslam; değişen ve gelişen bütün zaman ve mekânların ve her türlü ihtiyaç ve sorunların İlahi reçetesi ve kurtuluş çaresidir.”
“Trabzon’un Fethi ve Pontus’un devrilmesi sırasında, çok zahmetli dağ geçitlerini aşma esnasında; Uzun Hasan’ın annesi Sara Hatun’un: “Ey oğul! Onca mülkün sana yetmez mi? Bir Trabzon için bunca meşakkate değer mi?” sözlerine karşılık Sultan Fatih’in cevabı: “Ben bütün bu zahmet ve mihnetlere, yeni bir ülke daha fethetmek, mülkümü genişletmek ve kahramanlık göstermek için değil; Allah’ın adalet hükümleri buralarda da uygulansın, buradaki insanlar da gerçek huzur ve hürriyetle tanışsın ve böylece benim kulluk görevimde bir eksiklik kalmasın ve bunların hesabı benden sorulmasın diye katlanıyorum!..”
Makalenin Tamamı İçin Tıklayınız